19 Aralık 2020
Havle Derneği’nin 19-20 Aralık 2020’de düzenlediği Feminizmin Yerelleşmesi Konferansı, dönemin şartları gereği online olarak gerçekleşti. Covid-19 salgınının gündelik dünyalarımızı küçültüp kaygılarımızı küreselleştirdiği bir zamanda yüzlerce kadın yorgunluk bilmeden bilgisayarlarımızın, telefonlarımızın aracılığıyla buluştuk. En uzun gecenin hemen öncesinde, içimize türlü karanlık çökmüşken fiziksel uzaklığın böyle bir yakınlığı mümkün kıldığını görerek aydınlandık. O iki gün boyunca 300’den fazla kadınla birlikteydik. Feminist buluşmaların en güzel taraflarından olan ‘yanyana durursak dağları yerinden oynatabiliriz’ hissini aramızdaki mesafelere rağmen yaşadık.
Bizi bir araya getiren, sık sık kendimize ve birbirimize sorduğumuz bir soruydu: Biz, yani kanlı canlı, belli bir yerde yaşayan, gündelik hayatın içinde türlü dertle uğraşan kadınlar, feminizm(ler)le nasıl bir ilişkiye geçiyoruz? Hepimizin hayatları farklı, yüklerimiz farklı. Kimimiz çocuklara bakıyoruz, kimimiz yaşlılara, kimimiz sadece kendimize. Bazımızın yükleri evlilikten doğuyor, bazımızınki bekarlıktan. Kimimiz ev dışında çalışmanın ağırlığı altında eziliyoruz, kimimiz çalışamamanın. Bazımız anadili bahane edilerek dışlanıyor, bazımız inancı, göçmenliği, cinsel yönelimi ya da ten rengi yüzünden. Dindar olduğu için ayrımcılık yaşayanımız da var, dindar olmadığı için yaşayanımız da. Yoksullukla mücadele edenimiz kadar etmeyenimiz de mevcut. Velhasılı dertlerimiz gerçekten çok farklı. Ancak dertlerimizin arkasında yatan o ortak noktayı illa ki arıyoruz. Bunu yaparken de dünyanın her yerinde kadınların yaptıkları analizlerden, tespitlerden ve buldukları yaratıcı çözümlerden feyz alıyoruz. Yani kendimize feminist desek de demesek de hepimiz bir şekilde feminizmlerle etkileşime geçiyoruz.
İşte bu konferansta amacımız feminizmi kendi hayatlarımıza nasıl soktuğumuza, onunla nasıl halleşip, nasıl kavga ettiğimize bakmaktı. Bunun için yerelleşme temasını uygun gördük. Bizim için yerel ille de bir köy, bir mahalle, hatta memleketle sınırlı değil. Yerel bazen bir sokak, bazen bir ülke, bazen evin içi bazen de bedenimiz. Bu yerlerin hepsini çevreleyen yasalar, normlar, kurallar, ayıplar, yanlışlar ve doğrular var. Tüm bunlarla sarılıyken kadınlar olarak kendi alanlarımızda hangi mücadeleleri veriyoruz? Kimlerle hangi konularda pazarlığa oturuyor nerelerde sınır çekiyoruz? Bu esnada başka kadınlarla nasıl ilişkilere giriyoruz? Bunları şekillendiren ölçütler neler? Mesela kimliklerimiz, kıyafetlerimiz, yaşımız, aile içindeki konumumuz, vatandaşlık statümüz, doğurganlığımız…
Feminizmin Yerelleşmesi Konferansı’nda Türkiye’nin her tarafından ve dünyanın uzak köşelerinden gelen konuşmacılarımız ve dinleyicilerimizle bu soruların cevaplarını aradık. Türkiye’de feminizmin hikayesini, İslami feminizmin imkanlarını ve üretkenliğini, aile içinde feminizmle ne gibi işler yaptığımızı, doğurma ve doğurmama deneyimlerimizi, göçmenliğin yarattığı fazladan çetrefilliği ve yaşam alanlarımızı korumak için verdiğimiz mücadeleleri konuştuk. Nijerya’dan Malezya’ya, Yırca’dan Diyarbakır’a, Berlin’den İstanbul’a ince iplikler çekip deneyimlerimizi ve mücadelelerimizi birbirine teğelledik.
Bunu yaparken bir şeyi iyi biliyorduk: Biz şanslı olanlarız. Her gün dünyanın farklı yerlerinde yüzlerce kadın erkekler tarafından öldürülürken hayatta kalanlarız, şimdiye kadar yaşadıklarına rağmen ayakta duranlarız, demir parmaklıkların dışında olanlarız, bedenlerini, emeklerini, geleceklerini tehdit edenlere karşı direnecek gücü birbirinde bulanlarız. Konferanstaki her konuşma, her yorum, her alkış, yanımızda olamayanlara bir selamdı. Bu kitapçıktaki yazılar da öyle.
Okurken bizi biz yapan o kadınları da hatırlamanız dileğiyle.
Hilal Alkan, Feyza Akınerdem, Fatma Betül Demir, Burcu Kalpaklıoğlu
–
Bu makalenin ilk taslağı “Takdim” başlığıyla, Havle Kadın Derneği’nin düzenlediği “Feminizmin Yerelleşmesi” adlı konferansta, 19 Aralık 2020 tarihinde sunulmuştur. Feminizmin Yerelleşmesi konferansımızın diğer metinlerine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.