19 Aralık 2020
Bu konuşmada Mısır’da İslami feminizmin fiilen hayat bulduğu bir alan olan aile yasası reformlarından ve kadınların çabalarından bahsedeceğim. Aile yasasının tarihi olarak dine dayandığı ülkelerde, hem feminizmin hem de İslami feminizmin oldukça zorlandığını görüyoruz. Nüfusun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin çoğunda birçok hukuki alanın sekülerleşmesine rağmen, aile yasaları halen dini referanslara göre düzenleniyor. Bu yüzden, koruyuculuğunu resmi dini kurumlar ile gayri-resmi İslami hareketlerin yaptığı aile yasalarını güncellemek oldukça güçleşiyor.
Mısırlı Müslümanlar için İslami şeriata dayanan aile yasaları [el-kavanin el-ahval el-şahsiyye] erkeklerin çok eşliliğine ve erkeğin tek taraflı boşamasına izin veriyor. Bunlarla beraber kadının boşanma hakkı, nafaka, velayet ve erkeğin ailede kavvamlığı ile kadının itaati meseleleri Mısırlı kadınlar arasında yüzyıllardır tartışılan konular arasında bulunuyor. Erkeğin kavvamlığı genel olarak kadının erkek bir “veli”nin izni olmadan bazı eylemleri gerçekleştirememesi olarak uygulanıyor. Bu içerikle aile yasaları kadınların hem özel hem kamusal alandaki haklarına işaret ediyor. Bu yasaları çalışırken, kadınların İslami fıkhı ve içtihadı üretebilme, üretebilmeyi bırakın, bu alanda tartışabilmeye yetki ve güçlerinin olup olmadığını da görebiliyoruz.
Daha önce, Mısır’da yazılı kanun olmayan evlilik ve boşanma kuralları 1920 ve 1929’da yasalaştırmıştı. Bu yasalarla erkeğin yasal görevi karısına ve çocuklarına maddi olarak bakması olarak atanırken; kadının yasal görevi de erkeğe itaat olarak kodlanır. İslami fıkıhta yeri olan, erkeğin tek taraflı sözlü boşama hakkı, erkeğin çok eşlilik hakkı ve kadına da zarara dayanan boşanma hakkı yasallaştırılır. “Zarar” kavramı, genelde, erkeğin sınırları aşan fiziksel şiddetini, erkeğin maddi sorumluluğunu yerine getirmemesini, tedavi edilemeyen ciddi bedensel ya da akli bir hastalığı, ya da erkeğin kaybolması durumlarını kapsamaktadır.
Mısır’da ilk kez 1979’da kadın yanlısı diyebileceğimiz bir reform gerçekleşir. Bu reform erkeğe, başka bir kadınla evlendiğinde, diğer eşlerine bildirme zorunluluğu getirir. Daha önce böyle bir zorunluluk yoktur. İkinci olarak, bu durumda kalan bir kadına otomatik olarak boşanma hakkı verilir. Yani zarar kavramının tanımı genişletilir. Ayrıca kadınlara kocalarının izni aranmadan seyahat serbestliği verilir. Evlilik yaşı 16’dan 18’e çıkarılır. Fakat, Mısır’da İslami hareketlerin güç kazandığı bu dönemde anayasaya “İslami şeriat ilkeleri, anayasanın temel kaynağıdır.” cümlesi Cumhurbaşkanı Sedat tarafından eklenmiştir. Hakimler de bu maddeye dayanarak, yeni yasayı şeriatı ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne yollarlar. Çünkü onlara göre dini ve yasal olan bir hak, erkeğin çok eşliliği, kadına zarar olarak tanımlanamazdır.
Sonunda 1985 yılında, Anayasa Mahkemesi bu yasayı prosedürel nedenlerle geçersiz kılar. Birçok kadın bu kararı protesto ederler ve iki ay sonra yeni bir kanun çıkarılır. Bu kanun kocası başka bir kadınla evlenen kadının boşanma hakkını korur, fakat bu sefer kadına uğradığı maddi ya da manevi zararı ispat zorunluluğu getirilir. Bu yasada zarar tanımın belirsizleştirilmesi, davalarda hakimlere büyük bir takdir yetkisi verir. Genel olarak, iptal edilen 1979 yasası ve yürürlükteki 1985 yasası erkeğin çok eşliliğine sınırlama getirmezken, sadece erkeğin önceki eş(ler)ine boşanabilmek için yeni bir sebep tanır. Bu yasa, erkeğin tek taraflı boşama hakkını da düzenler. Yasa öncesinde erkeklerin boşanmak için mahkemeye gitme ve bir neden belirtme zorunluluğu yokken; yeni yasa erkeğe boşanma durumunu karısına bildirme ve bunu otuz gün içinde nüfus memuruna kaydettirme zorunluluğu getirir. Yeni yasa, bu kurallara uymayanlara para ve hapis cezası getirmekle beraber, bu kurallara uymayan boşamaları da geçersiz kılmaz. Ayrıca, hâlen, iddet denilen üç aylık süre içinde erkek karısına geri dönebilmesi serbesttir ve bu süre içinde boşanılan kadına, yeniden birleşmeyi red hakkı verilmez.
Fakat, 2000 yılı Mısırlı kadınlar açısından bir dönüm noktasıdır. Kadınlar, ilk kez kocalarının onayına ihtiyaç duymaksızın ve bir sebep göstermeksizin tek taraflı boşanma hakkı elde ederler. Hüsnü Mübarek döneminde yapılan bu reform, İslami içtihat ile bir hadise dayanan hul’ (خلع) kavramı ile yapılmıştır. Fakat hul’ ile boşanmanın şartına göre kadın tüm maddi haklarından feragat etmek zorundadır. Kadın, mahkemede “Kocamla yaşamaktan nefret ediyorum ve bu nefret yüzünden Allah’ın sınırları içinde kalamamaktan korkuyorum” ifadesini söylemek mecburiyetindedir. Ancak bu yasanın uygulanmasında halen sorunlar vardır. Örneğin, kadınların açabileceği zarara dayalı boşanma davaları 5-10 yıl kadar sürebilir. Bu süre içinde erkek tarafı tekrar evlenip çocuk sahibi olabilirken, kadının hayatı askıya alınır. O yüzden kadınlar, meşru sebepleri olsa bile bazen daha kısa zamanda sonuçlanan hul’ ile boşanmayı tercih etmeye başladılar. Muhafazakar kesim, bu yasayı, kabul edildiği tarihten itibaren, onu eleştiri okları hedefine alır. Hem yasanın çıkış tarzının demokratikliğini hem de İslamiliğini sorgularlar. Hatta bu boşanmayı yapan kadınların – kocanın iznini almadıkları için– itaat kurallarına karşı geldiklerini söyleyen hukukçular bile mevcuttur.
“Duvarda Delik Açmak”: İslami Feminist Çalışmalar
Bu kısımda, Mısır’da İslami feminizme katkıda bulunan iki gruba yer vereceğim. İlk grup, feminist kadın örgütlerinde çalışan, kendilerini İslami açıdan tanımlanamayan, ancak yasanın reformu için fıkıh çalışıp İslami bir söylem üreten kadınlar. Diğer grup ise kendilerini İslami feminist olarak tanımlayan ve dini-tarihi okumalar yaparak İslami feminist bir bilgi üretimi yapan ve genellikle akademisyen olan kadınlar.
Bu kadınların ana çıkış noktası, fıkıh ve şeriat arasında kurulan farka vurgu yapmak şeklinde özetlenebilir. Onlara göre, “Haksız olan şeriat değil fıkıhtır, İslami şeriat adaletlidir ve kutsaldır; fakat fıkıh insan elinden çıkmadır, yani dokunulmaz değildir”. 2000 yılında hul’ yasanın çıkmasından sonra, bazı kadın hak savunucuları İslami dili daha çok kullanmaya başlarlar. Bu kadınlardan birisi, Mısır’ın en meşhur hukukçu feministlerinden ve Mısırlı Kadınların Yasal Yardım Merkezi’nin kurucusu olan Azza Süleyman’dır. Azza Süleyman İslami fıkhın ve uluslararası anlaşmaların davasının sürdürmek için birer araç olduğunu ifade eder ve 2002 yılından beri din adamlarıyla aile yasası reformu üzerine diyaloglar kurar. Merkez 2008 ve 2009’da ülke çapında – Kahire, İskenderiye ve Güney Mısır’da – El-Ezher uleması, cami imamları ve yerel ileri gelenler ile toplantılar ve eğitimler düzenler. Süleyman, aile yasasının Mısırlı Hristiyan ve Müslümanlar için birleştirilmesi gerektiğini öne sürer. Bununla ilgili çalışmalarında dinler arası çatışma çıkarmakla suçlanır.
Azza Süleyman bu konuda televizyona çıkmaya cesaret eden kadınlardan biridir. Görünür olmak İslami feminizmde oldukça önemlidir, çünkü kadınlar, bu tartışmalar ile, ‘kutsanmış’ bir alana girerler. Örneğin, 2011 yılında bir televizyon programında hul’ ile boşanmanın kocanın onayı olmadan geçersiz olduğunu iddia eden Aile Temyiz Mahkemesi Başkanı Abdullah el-Baga ile Azza Süleyman karşı karşıya gelir. Süleyman karşısındakine dini referanslarla sert bir şekilde cevaplar verebilmektedir. Fakat, ikinci grup olan, akademisyen İslami feministlere baktığımız zaman onları özellikle devrim öncesinde, daha çok kapalı kapılar ardında çalışmalar yaparken görebiliyoruz.
İlk kategoriden diğer bir aktivist, akademisyen ve şair Merve Şerafettin’dir. Kendisi, 2006’da aile yasası için kadın sivil toplum kuruluşları arasında bir çalışma grubu kurar. Bu sivil toplum kuruluşları, üç ana referans belirlerler. Günümüz Mısır gerçekleri, insan hakları sözleşmeleri ve aydın bir İslami söylem. Şerafettin, aydın bir İslami söylemin ne olduğu konusunda bu sivil toplum kuruluşlarının bir görüş birliğine varamadığını söyler. Açık Kuranî ayetlerin olduğu, kadınların daha az miras hakkı ve erkeğin çok eşliliği gibi konularda mirası tamamen eşitlemeyi ya da çok eşliliği tamamen yasaklamayı savunamadıklarını ifade eder. Aynı zamanda, erkeğin kavvamlığından ortaya çıkan erkeğin finansal sorumluluğundan da vazgeçmek istememektedirler.
İslami feministlerden ise akademisyen Ümeyme Ebubekir’in çalışmalarına bakmak gerekir. 1995’te kurulan Kadın ve Hafıza Forumu’nun kurucularından olan Ebubekir, sadece Mısır’da değil, dünyada İslami feminizmin en göze çarpan isimlerinden biridir. Ebubekir devrim sonrası İslami feminist çalışmalarını kurumsallaştırmaya başlar. 25 Ocak 2011’de Hüsnü Mübarek’i deviren devrim sonrası İslami feminizmin hem organizasyonel hem de söylemsel bir güçlenme yaşadığını görebiliriz. Önceden İslami feministler bireysel ve akademik çalışmalar yaparken, devrim sonrasında farklı kurumlarla halka inmeye başlarlar. 2012’de Kadın ve Hafıza Forumu, Ebubekir koordinatörlüğünde İslami feminizm üzerine bir konferans düzenler. El-Ezher ve Müslüman Kardeşler’den temsilciler de, konferansa, diyalog amaçlı çağrılırlar. Fakat El-Ezher şeyhlerinden eski fetva komitesi başkanı Cemal Kutb’un son panelde olması, izleyicilere konu hakkında son sözün el-Ezher’e ait olduğu izlenimini verir. Ayrıca, Ebubekir dâhil paneldeki bütün katılımcılar İslami alanda uzman olmamakla suçlanırlar.
2010 yılında ılımlı İslamcı diyebileceğimiz kadın ve erkeklerin beraber kurdukları Merkez Nun adında bir platform bulunur. Bu kurum, bastıkları kitapçıklarda feminist içtihadı desteklediklerini söylerler ve Ümeyme Ebubekir, Amani Saleh, Fatma Hafız gibi İslami feministlerden destek alırlar. Ebubekir bu platformun ulemaya yönelik düzenlediği toplumsal cinsiyet eşitliği derslerini verir. “Başını vurarak duvarda delik açmak” olarak ifade ettiği bu karşılaşmaları Ebubekir şöyle özetler:
Ulemaya ders vermek çok zordu, akademik bir araştırmacı olarak kabul edelim ki biz fildişi kulelerde yaşıyoruz. Aktivist olmadığımız için gerçek insanlarla iletişime geçemiyoruz.” Bu dersleri iki taraf için de bir fırsat olarak tanımlayıp şöyle ifade eder: “[Ulema] cinsiyet eşitliği eğitiminden memnun kalmadı, ama tabii ki çok kibarlardı. Onlara Nisa 34 dediğimizde, kavvamlığı erkeklerin liderliği olarak algılıyorlar. Onlara “Hayır Allah bunu erkeklere imkân sağlamak için verdi, çünkü siz daha fazla miras alıyorsunuz,” dediğimizde fıtrat argümanına giriyorlar. Ve ben onlara diyorum ki “Tamam, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda muhafazakâr olabilirsin ama bunun İslami olduğunu söylemeyin”.
Merkezin proje koordinatörü ise, bu eğitimlere dair, daha olumlu bir resim çizer. Post-anketlerde ulemanın eşitlik konusunda daha pozitif olduğunu ifade eder.
Sonrasında, Uluslararası Musawah Örgütü, Mısır’daki İslami feministlere güç verir. Örgüt, 2012 yılında sekreteryasını Mısır’a taşıma kararı alır ve şu anda Azza Süleyman, Merve Şerafettin, Ümeyme Ebubekir ve Mülki El-Şarmani gibi isimler Mısır’da Musawah ile beraber çalışmaktadır. Mülki El-Şarmani Musawah’daki topluluğu şöyle ifade eder: “İnanç ve dini bakışımız farklı olsa da hedeflerimiz aynı”. Musawah’ın bastığı Men in Charge? adlı kitapta, Ebubekir kavvamlık kavramının fakihler ve müfessirler tarafından zaman içinde nasıl farklı yorumlandığını analiz eder. Mısır’da yeni nesil, tabu konulara değinmeye başlar. Mesela Fatma İmam ve Yara Sallam bahsi geçen konferansta Mısır’da henüz bir suç sayılmayan evlilik içi tecavüzü gündeme getirirler. Bunun İslami açıdan bir hak ihlali sayılması gerektiğini ifade ederler. Aldıkları tepkiler, kendilerinin İslami konuda uzman olmadıkları yönündedir. Fatma İmam, şöyle ifade eder: “İslami fıkıh hakkında konuşmak bir tabu, bunun üzerine bir de hem genç hem kadın hem sivil eğitimli hem de başörtüsüz olursanız Mısır’da bu daha da zor”.
Özetle, Mısır’da İslami feminizm sahada oldukça zorlanıyor. Akademik çalışmalar zengin, fakat bunların genele yayılması devlet ya da kurumsal destek olmadan oldukça güç. Muhafazakar Müslüman Kardeşler ile otoriter askeri hükümetler arasında kalan Mısırlı kadınlar ve kadın hakları dernekleri sıkıntılı zamanlar geçiriyor. 2016’dan beri yurtdışından fon alan muhalif kadın derneklerinin mali varlıkları dondurulmuş durumda ve yöneticileri de seyahat yasağında. Siyasi kutuplaşma ve baskı nedeniyle İslami feminizmin öncelik kazanmasının ve topluma inmesinin zorlaştığını görmekteyiz.
–
Bu makalenin ilk taslağı “İslami Feminizm Sahada: Mısır’da Aile Yasasını Reform Çabaları” başlığıyla, Havle Kadın Derneği’nin düzenlediği “Feminizmin Yerelleşmesi” adlı konferansta, 19 Aralık 2020 tarihinde sunulmuştur. Feminizmin Yerelleşmesi konferansımızın diğer metinlerine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.