19 Aralık 2020
Öncelikle, bu çalışmanın çıkış noktasıyla başlamak isterim. İnsanların kafalarındaki feminizm algıları bir süredir kafamı kurcalıyordu. Akademik ortamlarda bile, ki sosyal bilimler alanından bahsediyorum, feminizm hakkında en azından meslek gereği belli bir düzeyde kuramsal bilgisi olmasını beklediğimiz akademisyenlerin dahi bu konuda çok farklı ve gerçekle bağlantısı olmayan düşünceleri olduğunu ve kafalarının da oldukça karışık olduğunu fark ettim. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanlarında çalışan öğretim üyeleri ile yaptığım çeşitli görüşmelerde bu durumu biraz kurcaladım. Feminizme karşı nasıl bir algı ve tutum geliştiriyorlar, neye dayanarak bu şekilde düşünüyorlar, neden ve nasıl eşitlik anlayışı ile feminizmi birbirinden ayırıyorlar merak ettiğim sorulardı. Konuştuğum kişilerin hemen hepsi kadın erkek arasında sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda haklar bakımından eşitliği savunmakla birlikte konu feminizme gelince ‘ama’ ve ‘fakat’lar kullanıyorlardı. Hatta benim feminist olmadığımı -her seferinde aksini söylediğim halde- belirtmekten çekinmiyorlardı. Bir kısmı bakınca feministin kim olup olmadığını anladığını iddia etmekle birlikte, feministleri ‘erkek karşıtı’ söylem geliştiren, çoğunlukla mutlu birliktelikleri olmadığı ya da erkekler tarafından beğenilmedikleri için böyle bir tutum geliştiren, saldırgan, ve hatta genelde kısa saçlı, kilolu -yani toplumun ‘güzel kadın’ tanımlamasına pek uymayan- bekar kadınlar olarak tanımlıyorlardı. İlginç durumlardan birisi kadınlar hakkında konuşurken ‘bayan’ kelimesini kullanmayı tercih kişiler, konu feministlere gelince hiç bayanlar dememişlerdi.
Sosyal bilimler alanlarında çalışan çoğunluğu erkek olan hocaların bu düşünceleri beni feminizm algısı üzerine bir araştırma yapmaya yöneltti. Bu bağlamda üniversite öğrencilerinin feminizm hakkında ne düşündüklerini araştırmaya karar verdim. Üniversite öğrencilerine toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı ne ifade ediyorlar, feminizm kavramını nasıl tanımlıyorlar, kendilerini feminist olarak tanımlıyorlar mı, neden tanımlıyorlar veya tanımlamıyorlar temel olarak cevap aradığım sorular oldu. Bu bağlamda, İstanbul’da yaşayan ve bir üniversitede eğitim gören 58’i kadın 28’i erkek olmak üzere, 86 üniversite öğrencisi ile Nisan-Mayıs 2019’da yüz yüze görüşmeler gerçekleştirildi.
11 açık uçlu soru, yaşları 18-26 arasında değişen katılımcılara yöneltilmiştir. Yukarıdaki belirtilen sorulara ek olarak, Müslüman feminist kavramını da araştırmada yer alan sorular arasındadır.
Bu çalışmada ortaya çıkan temel bulgulardan bir tanesi, feminizm başta olmak üzere, kadın-erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet eşitliği konularında öğrencilerin kafalarının oldukça karışık olduğudur. Anket çalışmasına katılan öğrencilerin neredeyse tamamı kadın ve erkek arasında haklar bakımından eşitlik olduğunu düşünmektedir. Bu düşünceyle birlikte birçoğu, kadın ve erkeğin fizyolojik özelliklerinin farklılıklarının altına çizerek bu bakımdan ‘eşit’ olmadıklarını belirtmişlerdir. Yani, katılımcılar haklar meselesinden kadın ve erkek arasında bir eşitliğe inandıklarını belirtirken, toplumsal cinsiyet kavramı kendilerine sorulduğu zaman fizyolojik farklılıkları belirtmiş ve ‘aynı olmamayı’ ‘eşit olmama’ şekliden açıklamışlardır. Bu bakımdan toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının birçok katılımcı için eşitlikten ziyade aynılık ifade eden bir yaklaşım olarak algılandığı görülmektedir. Bu sebeple de katılımcılar kadın erkek arasında eşit hakların varlığını savunurken, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına oluşturdukları aynılık düşüncesi nedeniyle mesafeli durmaktadırlar.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine benzer şekilde, katılımcılar feminizm kavramına da mesafeli yaklaşmaktadır. Feminizm kavramından ne anladıkları sorulduğu vakit katılımcıların önemli bir kısmı kadın erkek arasında eşitlik vurgusu yapmıştır. Bununla birlikte, az sayıda da olsa katılımcılar arasında feminizmi kadın üstünlüğünün savunulması olarak düşünenler de vardır. Bu bağlamda, 21 yaşındaki erkek katılımcı (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi), feminizmi “kadın üstünlüğünü gözümüze sokuyorlar” şeklinde eleştirmiştir. 19 yaşındaki erkek katılımcı ise (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi) ise feminizmi sözde eşitliği savunan ama asıl amacı kadınların üstünlüğünü sağlamak olan düşünce olarak tanımlamıştır.
Feminizm konusunda katılımcıların kafa karışıklığı kendinizi feminist olarak tanımlıyor musunuz sorusuna verdikleri cevaplarda belirgin hal almıştır. “Kadın erkek eşitliğini savunuyorum ama feminist değilim” tutumu çoğu katılımcıda görülmektedir. Feminizmin kadın erkek eşitliğini savunmakla birlikte bunun ötesinde bir şey olduğunu düşünmektedirler. O nedenle katılımcıların çoğunluğu genel anlamda feminizm hakkında olumlu bir tutuma sahip olsalar dahi, konu kendilerini feminist olarak tanımlayıp tanımlamamaya gelince, feminizme mesafeli bir tutum almaktadırlar. Kadın erkek arasında eşitliği savunsalar bile kendilerine feminist demeye çekinmektedir. Bir yandan kimlere feminist deneceği konusunda yorum yapmakta, diğer yandan kendilerine feminist demek için yeterli bilgiye sahip olmadıklarını söylemektedirler. Örneğin, 22 yaşındaki erkek katılımcı (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi) feministi kadın erkek eşitliğine inanan kimse olarak tanımlamış, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması gerektiğini düşünmekle birlikte, kendisini feminist olarak tanımlamadığını belirtmiştir. 23 yaşındaki kadın katılımcı (Çocuk Gelişimi öğrencisi) da benzer şekilde kadın erkek eşitliğinden yana olduğunu söylemekle birlikte, feminist olmadığını belirtmiştir. 21 yaşındaki kadın katılımcı (Psikolojik ve Rehberlik Danışmanlık öğrencisi) da kadın erkek haklarının eşitliğini savunan herkesin feminist olabileceğini belirtirken, konu kendini tanımlamaya gelince feminizmi tam olarak bilmediğinden kendisini feminist olarak tanımlamadığını söylemiştir. Bir başka katılımcı ise (20 yaşındaki erkek Psikoloji öğrencisi) feminizme olumsuz bakmamakla birlikte, yetiştiği kültür bakımından kendisini bu kategoride sınıflandırmadığını belirtmiştir. Bu katılımcının yanıtına şu şekilde bir okuma da yapılabilir. Feminizme dair kişisel olarak olumsuz bir tutum oluşturmazken, yaşadığı kültürde feminizme olumsuz bir tutum olduğu düşüncesi ile katılımcı feminizme mesafeli durmayı tercih etmektedir. 20 yaşındaki kadın katılımcı (Eczacılık öğrencisi) ise feminizmin doğru yorumlandığı sürece iyi ve toplumun için gerekli olduğunu belirtmiştir. Katılımcının bu görüşüne tersten bir okuma yaparsak, feminizmin yanlış da yorumlanabildiği ve bu durumun topluma zarar verdiği düşüncesine varılabilir. Bununla birlikte katılımcı doğru ve yanlış yorum meselesine açıklık getirmediği için nasıl bir feminizm tanımlaması yaptığını anlamak mümkün olmamaktadır. Benzer şekilde 22 yaşındaki erkek katılımcı (Tıp fakültesi öğrencisi) de feminizmi yanlış temsil eden kişilerin seslerinin daha çok çıktığını belirtmiştir. Bu düşüncesinden toplumda feminizme dair yanlış bir algı oluştuğu fikrinde olduğu da düşünülebilir. Aynı katılımcı kendisini feminist olarak tanımlamak için yeterli bilgiye sahip olmadığını söylemiştir. Çalışma kapsamında görüşülen erkek katılımcılar kadın katılımcılara göre daha az kendilerini feminist olarak tanımlamaktadırlar. Bu tanımlamayı yapmasalar bile önemli sayıda katılımcı kadın erkek arasında bir eşitliğin olduğunu da savunmaktadır. Bu bakımdan 25 yaşındaki erkek katılımcının (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi) söyledikleri dikkat çekicidir. Katılımcı, kendisini feminist olarak tanımlamamakla birlikte, bu akımı doğru bulduğunu, desteklediğini ve saygı duyduğunu belirtmiştir.
Katılımcılar arasında tanımladığı feminizmi kısmen savunduğu için kendisine feminist demeyenler de vardır. Örneğin, 22 yaşındaki kadın katılımcı (Gıda Mühendisliği öğrencisi), feminizmin her görüşünü ya da feministlerin her davranışını savunmadığı için net olarak kendisini feminist olarak tanımlamamakla birlikte, kadın haklarının “belli bir yere” kadar savunulması taraftarı olduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde, 21 yaşındaki kadın katılımcı (Türkoloji öğrencisi) ise, feministlerin olaylara fazla sert yaklaştıklarını düşündüğü için içlerinde olmak istemediğini belirtmiştir. Her iki katılımcı da ne demek istediklerine açıklık getirmediği için feminizm ve feministlere dair neyi olumsuz düşündüklerini anlamak mümkün olmamaktadır.
Feminizme dair olumlu ve daha mesafeli olan katılımcıların yanı sıra, sayıları oldukça az da olsa, net olarak olumsuz tavır içinde olanlar da vardır. Bu katılımcıların feminizm konusunda olumsuz tavır içinde olmalarının sebebinin ya feminizme dair geliştirdikleri algı ya da kadın erkek eşitliği konusunda geliştirdikleri olumsuz düşünce olduğu görülmektedir. Örneğin, 19 yaşındaki erkek katılımcı (Psikoloji öğrencisi), feminizmi kadın üstünlüğünü savunma olarak tanımlamakta ve bu sebeple feminizmi doğru bulmamaktadır. Benzer şekilde 24 yaşındaki erkek katılımcı (Makine Mühendisliği öğrencisi), feminizmi kadınların kendilerini erkeklerden üstün görmesi olarak değerlendirmiş ve 8 Mart’ta yapılanları hoş bulmadığını belirtmiştir. Neyin hoş olmadığına dair bir açıklaması olmamıştır. Bir diğer erkek katılımcı (21 yaşında Bilgisayar Mühendisliği öğrencisi) kadın ve erkek biyolojik olarak dahi eşit değilken nasıl aynı haklara sahip olabilir şeklinde bir yargıda bulunmuştur.
Az sayıda da olsa kendisini net olarak feminist şeklinde tanımlayan katılımcılar da vardır. Kendisini feminist olarak tanımlayan 23 yaşındaki kadın katılımcı (Psikoloji öğrencisi) rahatsızlık duyduğu bir konuyu açarken, aslında mevcut olan aynılık-eşitlik ve kadınların eril özelliklere sahip olması tartışmasına katkı sunmuştur. Katılımcı, kadınların reklamlarda gösterildiği gibi regl dönemlerinde ağrısız olmak, güçlü olmak zorunda olmadıklarını, narin de olabileceklerini, erkek gibi olmak zorunda olmadıklarını söylemiştir. Bir başka katılımcı feminizme dair diğer katılımcıların çoğundan daha yüksek bir farkındalık geliştirmiş olsa da kendisini feminist olarak tanımlama konusunda çekingen davranmaktadır. 20 yaşındaki kadın katılımcı (Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi), feminizmi ataerkil toplum düzenine karşı oluşturulmuş bir kavram olarak tanımlamış ve kadın erkek eşitliğini desteklediğini söylemiştir. Aynı katılımcı, eşitlik kavramının toplumda yanlış algılandığını, kadınların güçlü bireyler olmalarından korkulduğunu, kadın ve erkeği eşit gören herkesi feminist olarak gördüğünü belirtmiştir. Tüm bu görüşlere rağmen, kendisi feminist olarak görmediği, fikir olarak beğense dahi o şekilde yaşayamayacağını söylemiştir. Bu katılımcının da tüm olumlu tutumuna rağmen, feminizme dair olumsuz ama belirtmediği bir algısının olduğunu söylemek de yanlış olmaz.
Türkiye’de birçok insan için oldukça yeni olan ‘Müslüman feminist’ kavramı, araştırmaya katılan üniversite öğrencilerinin neredeyse tamamı için yeni bir kavramdır. Çok az sayıda katılımcı Müslüman feminist kavramını duymuştur. Duyanlar içinde sadece birkaç tanesi kendisini Müslüman feminist olarak tanımlamaktadır. Feminizme dair olumlu bir tutum geliştiren katılımcıların Müslüman feminizm kavramına da diğerlerinden daha olumlu bir tutum içerisinde oldukları görülmüştür. Feminizme dair olumsuz bir tutum geliştirmiş olan katılımcılar ise, kavramdan rahatsız olmuşlardır. Pozitif anlam yükledikleri Müslüman olma ile negatif anlam yükledikleri feminizmin bir araya gelmesini mümkün görmemişlerdir. 21 yaşındaki erkek katılımcı (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi), Müslümanlığın kadının haklarını koruduğunu ama feminizmin İslam’ın birçok düşüncesine karşı olduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde 19 yaşındaki erkek katılımcı (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi) da feminizmin İslam’a karşı çeşitli düşünceleri olduğunu o nedenle iki kavramın bir araya gelemeyeceğini söylemiştir. Bu görüşün yanı sıra katılımcılardan bazıları İslam dininin özünde kadın haklarına saygı olduğu için Müslüman feminist kavramını anlamlı bulmamıştır. Katılımcılar arasında az da olsa feminizme olumlu, Müslümanlığa olumsuz anlam yükleyenler ve o sebeple ikisinin bir arada olamayacağını düşünenler de vardır. Dinde kadın erkek eşitliği olmadığı argümanı ile Müslüman feminist kavramına karşı çıkmışlardır. Örneğin, kendisini feminist olarak tanımlayan 22 yaşındaki kadın katılımcı (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi), dinde erkek egemenliğine vurgu yapıldığı gerekçesiyle Müslüman feminist kavramını mümkün görmemektedir. Müslüman feminizm kavramını daha önceden duymayıp, ne olabileceği konusunda fikir yürüten ve olumlu bir tutum sergileyen katılımcılar da vardır. Mesela 22 yaşındaki erkek katılımcı (Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi), Müslüman feministi İran, Suudi Arabistan ve Sudan gibi ülkelerde kadınların özgürleşme hareketi olabilir diye düşünmüş, aynı bölümden bir başka erkek katılımcı ise feminizm ayrı bir din olmadığı için Müslüman feminist kavramına olumlu bir tutum sergilemiştir.
Sonuç yerine…
Üniversite öğrencileri ile yapılan ve ilk analizleri paylaşılan bu çalışma gençlerin feminizm ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarına dair kafalarının oldukça karışık olduğunu göstermektedir. Katılımcıların önemli bir kısmı kadın erkek arasında haklar bakımından eşitliği savunduğunu ama kadın ve erkeğin aynılığından bahsetmediklerini belirtmişlerdir. Bunu özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına dair düşüncelerini açıklarken belirtiyor olmaları toplumsal cinsiyet eşitliğine dair görüşlerinde bir aynılık algısının olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca feminizme dair net olarak açıklayamadıkları olumsuz bir tutum geliştirdikleri ve bu sebeple de kadın erkek arasında eşitliği savunsalar da kendilerini feminist olarak tanımlamaya oldukça mesafeli oldukları görülmüştür. Müslüman feminist kavramı ise birkaç öğrenci dışında çoğu katılımcı için yeni bir kavramdır.
Bu araştırma, feminizm ve toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine çalışmalar yapanlar için üniversite öğrencilerinin algı ve tutumlarına dair bir resim çekmiştir. Bu konuda yapılacak benzer araştırmalarla literatürde önemli bir yerinin olacağı düşünülmektedir.
–
Bu makalenin ilk taslağı “Feminizm(ler): Üniversite Öğrencilerinin Algıları Üzerine Bir İnceleme” başlığıyla, Havle Kadın Derneği’nin düzenlediği “Feminizmin Yerelleşmesi” adlı konferansta, 19 Aralık 2020 tarihinde sunulmuştur. Feminizmin Yerelleşmesi konferansımızın diğer metinlerine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.